Bu ilk yazımı yazmaya hazırlanırken konuların içinde dağıldığımı fark ettim. Hiçbir konu bir diğerinden daha önemli değildi ve aslında bir terapist olarak ne anlatırsam anlatayım insanı, yani sizleri ilgilendirecek bir konu çıkacaktı elbet...
Bu ilk yazımı yazmaya hazırlanırken konuların içinde dağıldığımı fark ettim. Hiçbir konu bir diğerinden daha önemli değildi ve aslında bir terapist olarak ne anlatırsam anlatayım insanı, yani sizleri ilgilendirecek bir konu çıkacaktı elbet. Hal böyle olunca karar vermekte çok zorlandım. Ben de tüm konuları kapsayacak bir konuyla başlamaya karar verdim. Terapinin kendisi.
Nedir bu terapi? Gittiğimde neyle karşılaşırım. Her terapist aynı şekilde mi çalışır? “Terapi”ye başladığımda lafa ben mi başlayacağım ve ne anlatacağım? Kafanızdaki soruları sıralamaya kalksam biliyorum ki bu yazının tamamını alır. Ancak ben de hem bir terapist hem de bir danışan olarak aklınızdan geçtiğini tahmin ettiğim bazı soruları cevaplayarak bu terapi denen illeti size daha anlaşılır, tabiri caizse biraz daha dost canlısı bir hale getirmeye çalışacağım.
Öncelikle bilmelisiniz ki terapiye başlamak, siz buna karar vermiş olsanız dahi her zaman kolay olmayabilir. Tereddüt edebilir, endişe duyabilirsiniz. Ayaklarınız geri geri gidebilir, kendinizi randevularınızı ertelerken bulabilirsiniz. Tüm bunlar beklenen, doğal tepkiler. Kendi terapilerine giden terapistler de benzer şeyleri deneyimler. Kendini açmak ve daha önce üzerine düşünmediği şeyleri masaya yatırmak birçok insan için zorlayıcıdır ve cesaret ister. Öncelikle bunu bilin ve kendinize bu konuda lütfen anlayışlı olun.
Bazen terapiye gitmiş ancak ilk bakışta terapistinize ısınamamış olabilirsiniz. Gittiğiniz ilk terapistle devam etmek gibi bir zorunluluğunuz yok. Her zaman başka birine gitme hakkını kullanabilirsiniz. Mesela ben danışanlarımla çalışırken ilk birkaç seansımızı değerlendirme için kullanırım. Önce kendisini dinlerim. Nasıl çalıştığımı anlatır, sürecin resmini çizerim ve terapinin başlamasında mutabıksak terapi süreci başlamış olur. Eğer yöntemim danışana uygun gelmiyorsa veya herhangi bir sebeple bana ısınamamışsa, benimle çalışmayı tercih etmemesi en doğal hakkıdır. Siz de bu hakka sahipsiniz. Vaktiniz değerli.
Birçok yakınımdan terapiyi birkaç seans sonra bıraktıklarını işittim. Buna sebep olarak, genellikle hep kendilerinin konuştuğunu ve terapistin hiçbir yorum yapmadığını gösterdiler. Eğer daha önce terapiye gitmediyseniz ve bu konuda bir bilginiz yoksa ne olup bittiğini anlamamakta haklısınız. Bir sorunumuz olduğunda hızlıca çözüm bulmak, ya da sorunumuzu çözeceğine dair bize taahhütte bulunan birine ihtiyaç duyabiliriz. Ya da en azından bilinmezliğimizi dindirecek bir şeyler duymak isteriz. Bilinmezlik yaşamımızın kabul etmemiz gereken bir gerçeği. Ama o başka bir yazının konusu.
Yapılan araştırmalara göre dünyada beş yüzün üzerinde terapi yöntemi var. Dünyada yaygın olarak terapistlerin uzmanlaştığı ve ülkemizde terapistinizin uyguluyor olabileceği beş tane terapi yöntemi vardır. Gittiğiniz terapist, bunlardan biri ya da birkaçında uzmanlaşmış ve ihtiyacınıza göre bunları düzenliyor olabilir.
Bunlar Bilişsel Davranışçı Terapiler, Deneyimsel ve Hümanist Terapiler, Psikodinamik Terapiler, Somatik Terapiler ve Sistematik Terapiler… Hepsi kendi aralarında farklılıklar içerir. Mesela kısa süreli, hedef odaklı ilerlemek istiyorsanız Psikodinamik Terapiler size uygun olmayacaktır.
Terapistin yönelimi(metodu) terapi uygulayış şekline yansır. Örneğin terapiye başladığınız gün terapistiniz size sadece bakıyor ve bir bilgi vermeden konuşmanızı bekliyorsa bu metodun bir parçasıdır. O an hiçbir şey yapmıyor gibi görünse de aslında çalışıyor olduğundan ve bir süre sonra sabrınızın ekmeğini yiyeceğinizden emin olabilirsiniz.
Yöntemden bağımsız şunu söyleyebilirim ki bir terapistin konuşmaya başlamadan önce uzun uzun sizi dinlemesinde fayda var. Hatta bu süre ne kadar uzunsa o kadar iyidir. Şunu size şöyle açıklayabilirim; diyelim ki 47 yaşındasınız. Şimdi bu 47 seneye sığdırmış olabileceklerinizi şöyle bir düşünün. İşte bu yüzden kim olduğunuza dair bir resim çizmemiz birkaç seanstan fazla sürebilir. Sizi daha doğru dinlemek, doğru soruları sormak için daha çok dinlememiz gerekir. Ben terapist olarak vaktinden evvel yorum yapmak istemem. Bunun için de duymaya ve daha çok duymaya ihtiyacım olur. Ta ki bir şeyleri anladığımı düşünene kadar.
İşte terapistler o yüzden ilk başta hep sizi dinlerler. İlk önce ne anlatacaksınız? Nasıl anlatacaksınız? Zorlanıyor musunuz? Susuyor musunuz? Hızlı mı yoksa yavaş mı anlatıyorsunuz? Seansta yapmanız gereken bir hazırlık yoktur. Sizin göreviniz oraya gitmek ve orada olmaktır. Gerisi sürecin kendisinden gelir. Başka bir göreviniz de kendinizi olabildiğince sürece bırakmaktır. Tabii buna da görev demek doğru olursa. Çünkü bir terapist sizin oluş halinizi merak eder ve bunu inceler. Size sizi anlatabilmek için kendinize en yakın olduğunuz halinize ihtiyaç duyar.
Eğer terapiye başlayacaksanız size yukarıda saydığım terapi yöntemlerinin kısaca nasıl işlediğini araştırabilir ve böylece size en yakın gelen yöntem ile çalışan bir terapiste ulaşabilirsiniz.