Sıra dışı, bağımsız ruhlu, denize âşık olan Martha, Burgazada’da yaşamış ve hayatına da burada “son vermiş” bir kadındı. On iki ay denize girdiği, yağmur sularıyla yıkandığı, bir dönem balıkçı kulübesinde tek başına yaşadığı bu koy, kendisi hakkında çıkan dedikoduların ardından “artık rahatlayabilirsiniz” notunu bırakarak, intihar etmesinden sonra, kendi ismiyle anılmaya başlandı. Günümüzde Madam Martha Koyu’na gelen herkes, esen rüzgârda ciğerlerine “bağımsızlık” çekiyor.
Burgazada’nın sahip olduğu güzelliklerinden biri, ön plana çıkan kumsalları. Kimisi hareketli, kimisi dingin ama hep çok cazibeli olan bu kıyılar, her sene özellikle yaz döneminde pek çok ziyaretçiyi ağırlıyor. Ada’nın sahil kesimiyle adı özdeşleşen kimi kişiler ise bu sularda kendi tarihini yaratmış durumda.
Ne zaman Burgazada’dan bahsedilse, yolunuz buraya düşse illaki Madam Martha Koyu gündeme gelir… Kuytu bir cennet gibi olan koy, kalabalıktan kaçarak, “ruhunu dinlendirmek isteyenler” için adeta bir vaha gibidir. Tabii merak edilen soru da akılların bir köşesindedir genellikle: “Kim bu Madam Martha? Neden koya bu isim verilmiş?” ...
Mevzu çok özgür ruhlu bir kadınla alakalı… Senenin neredeyse 12 ayı boyunca denize giren, bu kumsalla bütünleşen, mevsimin ne olduğu kendisini hiç ırgalamayan bir kadın.
Lübnan asıllı, Katolik Ermeni kökenli bir ailede 1920’de dünyaya gelen Martha Arat, babasının tayininin çıkmasıyla çocuk yaşta İstanbul’a gelmiş. Çok küçük yaşlarda bale eğitimi almaya başlamış ve aynı zamanda Saint Benoit Lisesi’nde eğitimini tamamlamış. İstanbul’un ilk balerinlerinden de birisi olarak anılıyor kendisi…
Denize Aşık Bir Kadın:
Berç Azar ile evlenip Burgazada’ya yerleşen Martha deniz kabuklarına, denize, yağmur suyuna, doğaya, dansa aşık bir kadınmış. Bu tutkularından da asla vazgeçmemiş; senenin 12 ayı denize girmesi de bunun en büyük göstergelerinden biriymiş. Çok farklı bir giyim tarzı varmış, deniz kabuklarından yaptığı takıları çevresindekilere hediye eder, kendisi de çok orijinal aksesuarlar kullanırmış. Tabii bu kadar “kendine özgülük”, hakkında sürekli dedikodular üretilmesine de sebep olmuş.
O kadar bağımsız ve denize aşıkmış ki, yaşamının bir döneminde eski adı Halikya olan bu sahilde bir balıkçı kulübesinde yaşamaya başlamış. Bir diğer tutkusu ise yağmurmuş; soğuk-sıcak hava fark etmeksizin saatlerce yağan yağmurun altında vakit geçirir, hatta kovalarda biriken bu sularla yıkanır ve “Bedenini Tanrı’nın suyu ile yıkadığını” söylermiş çevresindekilere. Ona tuhaf gözlerle bakan, yaşadığı kulübenin çevresinde kendisini gözetleyen hiç kimseyi umursamamış.
Fakat yıllar içinde kendisi hakkında ortaya atılan dedikodular, söylenenler onu o kadar üzmüş ve yormuş ki tarihler 1986 senesini gösterdiğinde, 66 yaşında intihar ederek aramızdan ayrılmış. Geride bıraktığı tek not ise şuymuş: “Artık Rahatlayabilirsiniz” …
Yaşanmış bu trajik olayın ardından, herkesin huzur bulduğu, Martha’nın adeta yaşam alanı haline gelen bu koy, o gün bugündür “Madam Martha Koyu” olarak anılıyor ve gelen herkes esen rüzgârda, içine “bağımsızlık” çekiyor.